Akvaryum Bitkilerinde Beslenme Bozuklukları Bölüm 2
Akvaryum Bitkilerinde Beslenme Bozuklukları 2. Bölüm |
1.Bölüme genel olarak akvaryum bitkilerinin ihtiyaç duyacağı besinlere kısaca değinmeye çalıştık. Sağlıklı bir gelişim sağlanmak isteniyorsa bu besinlerin akvaryum ortamında sürekli olarak bulundurulması gerektiği aşikârdır. Peki bu besinlerin eksik oldukları yada daha önemlisi hangisinin eksik olduğunun belirlenmesi ise biraz daha gözlemleme ve teorik bilgiye ihtiyaç duyar. Herhangi bir besin eksikliğini analiz edebilme konusunda pek çok önemli husus bulunmaktadır. |
Bir bitkili akvaryumda işlerin yolunda gitmesini sağlamak için gerekli olan besin seviyelerinin tespit edilmesinde bitkilerin gelişim durumlarını analiz etmek en etkili yöntemdir. Düşük gelişim akvaryumlarında (Low-Tech, düşük ışıklandırma ve CO2 takviyesiz ortamlar) bitkiler genellikle gözle görülebilir herhangi bir eksiklik belirtisi göstermezler. Ancak hızlı gelişim akvaryumlarında (High-Tech, yüksek ışıklandırma ve CO2 takviyesi) bitkiler o kadar hızlı gelişim göstereceklerdir ki, sıklıkla pek çok besini tüketeceklerdir. Hızlı gelişim akvaryumlarında dahi herhangi bir eksikliği görebilmek için öncelikle en hızlı gelişim gösteren bitkilere göz atmak gerekmektedir. Yavaş gelişim gösteren bir Anubias bitkisinde bir eksikliği tespit edebilmek 1–2 hafta sürebilecekken, hızlı gelişim gösteren herhangi bir Hygrophilia türünde aynı eksiklik 1–2 gün içinde kendini gösterecektir… |
Besin eksikliklerinin gözlemlenmesinde bakılacak ilk husus, bozulmanın daha ziyade bitkilerin eski yapraklarında mı yoksa yeni yapraklarında mı olduğunun belirlenmesidir. Bu sayede eksikliğe neden olabilecek mineral türlerinde bir sadeleştirme yapmak mümkün olabilecektir. Bu minerallerin bir kısmı mobil (taşınabilir) besinler olarak adlandırılmaktadır. Bundan kasıt bitkinin ihtiyaç belirmesi durumunda yetersiz olan besini kendi bünyesi dâhilinde eski yapraklarından çekip, yeni çıkacak olan yapraklara taşıyabiliyor olmasıdır. Bunun neticesinde de bu mobil besinlerin yetersizlikleri öncelikle eski yapraklarda ortaya çıkacaktır. Bunların dışında kalan besinlere ise immobil (taşınamaz) besinler denir ki bunlarda eski yapraklardan alınamayacak olan besinlerdir. Bunun neticesinde oluşacak beslenme bozuklukları ise yeni yapraklarda ve gelişim uçlarında kendini gösterecektir. Mobil besinler arasında Nitrojen (N), Fosfor (P), Potasyum (K), Magnezyum (Mg) ve Çinko (Zn) sayılabilir. İmmobil besinler arasında ise Boron (B), Kalsiyum (Ca), Bakır (Cu), Demir (Fe), Manganez (Mn) ve Sülfür (S) yer almaktadır. |
Besinlerin bitkiler üzerinde ne işe yaradıkları ve eksiklikleri durumunda nelerin ortaya çıkabileceği tanımlanmaya çalışılmış olsa dahi, bu konu hiçbir zaman için kesin bir bilimsel açıklama olarak verilmemiştir. Bazı beslenme bozukluğu belirtileri pek çok farklı besine karşılık gelebilmektedir. Bazı durumlarda ise bir besinde oluşabilecek yetersizlik yada fazlalık, karşılıklı etkileşim nedeniyle bir başka besinin bitki tarafından kullanılmasına engel olabilmektedir. Ayrıca bir besinin aşırı yetersiz olduğu durumlarda bitkinin göstermiş olduğu işaretler ile aynı besinin daha düşük seviyelerdeki yetersizliği durumunda aynı bitkinin gösterebileceği işaretler birbirinden tamamen farklı olabilmektedir. 2+2’nin her zaman 4 etmediği işte bu ortamda sürekli gözlem ve tecrübenin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu tecrübeyi edinirken de hangi besinlerin bitkiler tarafından kullanıldığını, hangi besinin ne işe yaradığını, eksikliğinin bitkinin hangi kısmında ve ne şekillerde kendini gösterebileceğini biliyor olmak gerekmektedir. Aşağıda bu doğrultuda sizlerle paylaşmak için hazırladığım bitki besinleri ve beslenme bozukluklarına ilişkin analizlerimi aktarmaya çalışacağım. |
Yukarıdaki grafikte akvaryumlarımızda daha bol miktarlarda kullanılan ve beslenme bozukluklarını daha çabuk ve kolay gösteren dal (stem) bitkilerden birisi temsili olarak kullanılmıştır. Bu resimde belli başlı bazı besinlerin eksikliklerinin bitki üzerinde ne gibi sorunlara neden olduğu görülmektedir. Örnekte verilen beslenme bozuklukları bitkiler üzerinde en sıklıkla tespit edilen ve daha ziyada problemin ilk başladığı erken safhalardaki görünümlerini resmetmektedir. Daha önce de değinildiği gibi pek çok nedene bağlı olarak (özellikle ilerlemiş safhalar ve besin grupları arasındaki etkileşim) bu görünüm çok daha farklı şekilde de karşımıza çıkabilecektir. |
Şimdi ise sırasıyla bitki akvaryumunda az yada çok bulunması gereken besin maddelerinin her birine biraz daha detaylı olarak değinelim: |
Toplam Nitrojen (N) |
Nitrojen mobil özellikte bir makro besindir. Aşırı düzeylere varan bir eksikliği bitki akvaryumlarında çok nadiren karşılaşılan bir durumdur. Yukarıda toplam deyiminin kullanılmasının nedeni bu elementin sularımızda pek çok farklı formda mevcut olabilmesinden kaynaklanmaktadır. Toplam nitrojen organik ve inorganik formlar olarak iki ana gruba ayrılabilir. İnorganik forma giren türevler arasında nitrat (NO3-), nitrit (NO2-), iyonlanmış amonyak (NH4), iyonlanmamış amonyak (NH3+) ve nitrojen gazı (N2) sayılabilir. Amino asitler ve proteinler ise organik formu oluştururlar. NH4 ve NO2- dışında kalan nitrojen türevleri aşırı yüksek değerlere ulaşmadığı sürece faunaya zarar vermezler. Bitkilerin her türden nitrojen kaynağını kullanabileceği bilinen bir gerçektir. Örneğin NH4 bitkilerin daha kolay kullanabildiği bir nitrojen kaynağı olmasına rağmen alglerin de en fazla tercih ettiği besin kaynağıdır ve bitkilere göre çok daha hızlı tepki vermektedirler. NH4 seviyelerindeki bir yükselmeye algler birkaç saat içinde karşılık vereceklerdir ve genellikle yeşil su oluşumu kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle NH4 içeren bazı tablet gübreleri, saksı bitkileri için kullanılan torf ve benzeri maddeler ile karasal bitki gübrelerinin kullanılması tavsiye olunmaz. Nitrifikasyon bakterilerine barınma imkanı sağladığı ve dolayısıyla da suda oluşabilecek NH4 fazlasının daha basit türevlere dönüşmesini sağlayacağı için bitkili akvaryumlarda biyolojik filtrasyon ve büyük filtreler kullanılması tavsiye edilmektedir. Bitki ve alglerin varlığını sürdürebilmesi için son derece büyük öneme sahip bir temel besin grubudur. Bitkilerin enzimleri, proteinleri ve amino asitleri üretebilmesinde (dolayısıyla varlıklarını sürdürebilmelerinde) temel yapı taşıdır. Toplam nitrojenin yetersiz kalması durumunda bitki ve alglerin gelişimlerinin de yavaşladığı bilinmektedir. Nitrojen yetersizliğinin ortaya çıktığı durumlar toplam nitrojen (TN) oranının, toplam fosfata (TP) olan oranının 10 ve altında olduğu durumlardır (yani TN/TP < 10). Fosfat yada potasyum gibi besinlerdeki bir yetersizlik gelişimi yavaşlatırken, nitrojen yetersizliği gelişimi tamamen durdurabilir ve ardından tümden bozulmayı başlatabilecektir. Nitrojen seviyelerinin (NO3 göz önünde bulundurulursa) 10ppm seviyelerinin altına düşmemesi, 15-20ppm civarında tutulması tavsiye olunur. Bu eksikliğin belirmesi durumunda bitkilerde ortaya çıkacak olan gelişim bozuklukları ise öncelikle yaşlı yapraklarda kendini gösterecektir. Bu yapraklarda açık yeşilin ardından sarıya dönen bir renk değişimi gözlenecek ve bitki genel olarak daha açık yeşil bir renge sahip olacaktır. Aynı sararma dallarda da görülebilecek ve dallar daha cılızlaşacaktır. Yetersizliğin çok ileri safhalara varması durumunda yaşlı yapraklarda ölüm başlayacaktır. Antosiyanin (renk verici bir pigment) içeren bitkilerde ise yapraklarda kırmızımsı bir renk gözlemlenebilir. Daha genç yapraklarda ve yeni sürgünlerde ise erken yaşlanma ve sararma ortaya çıkarken büyüme çok yavaş olacak ve durabilecektir. |
Toplam Fosfor (P) |
Fosfor mobil özellikte bir makro besindir. Bu besin bitki akvaryumlarında hep yanlış anlaşılmış ve alg oluşumuna neden olan ve pek fazla bir faydası olmayan bir element olarak değerlendirilmiştir. Yüksek ışığın algin nedeni olduğunun söylenmesi gibi bu da eski ve geçersiz bir teoridir. Tüm canlı organizmaların bünyesinde fosfor mevcuttur. Hücre membranlarının bir bileşeni olarak, bir enerji kaynağı olarak, DNA ve RNA üretimine imkan veren bir element olarak, kök oluşumu, çiçeklenme ve tohumlanmanın en önemli unsuru olarak ve pek çok diğer bio-kimyasal proses açısından büyük önem taşır. Fosfor organik ve inorganik fosfat olarak iki farklı formda mevcut olabilmektedir. Organik formuna örnek olarak balık artıkları, yemler, bozulan bitki parçacıkları, bakteriyel prosesler kaynak olarak gösterilebilir. İnorganik formuna ise dışarıdan takviye edilen gübreleri, pH sabitleyicileri örnek verebiliriz. Organik fosfat herhangi bir hücrenin direk olarak bir bileşeni yada bir başka element(ler)le reaksiyona girerek oluşturduğu yeni bir bileşen olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu türden fosfatın kullanılabilmesi için bakteriler tarafından parçalanması gerekecektir. İnorganik fosfat ise bitkilerin direkt olarak kullanabileceği türdür. Standart akvaryumlarda bulunan fosfatın %90’dan fazlası organik fosfattır. Örneğin 5 gramlık bir pul yem sudaki organik fosfat seviyesini 0,4ppm artıracaktır. Piyasadan edinebileceğiniz bir test kiti sudaki toplam fosfatı değil sadece kullanılabilir inorganik fosfat seviyesini gösterecektir. Bitki gelişimi için gerekli olan tüm diğer faktörlerin mevcut ve yeterli olduğunu farz edersek fosfor eksikliği sadece gelişimi yavaşlatacaktır. Nitrojen eksikliğindeki gibi gelişim tamamen durmayacaktır ancak gelişimi yavaşlatmanın yanı sıra diğer besinlerin de alınmasını ve kullanılmasını durdurabilecektir. İşte bu aşamada alg oluşumu tetiklenmiş olacaktır. Bitkili akvaryumlar bitki miktar ve çeşitliliği, ışık ve diğer etkenler açısından farklı düzeylerde gereksinimler gösterseler de fosfor (PO4) seviyelerinin 0,5-2ppm aralığında tutulması tavsiye olunur. Fosfat eksikliği tüm mobil besinlerde olduğu gibi kendisini yaşlı yapraklardan göstermeye başlar. Yaprak uçlarından ve kenarlarından başlayarak, yaprak damarlarının arasına doğru yayılan bir sararma görülecektir. Daha ileri aşamalarda yaprak dökülmeleri gözlemlenebilir. Yeni yapraklara ve yaprak oluşumuna bakılacak olursa oldukça büyük bir yavaşlama görülecektir. Renkli bitkiler yeşil kalabilirken, yeşil bitkiler ise daha koyu yeşil bir renk alacaklar ve boyut olarak daha küçük kalacaklardır. Bu koyu renk bazı durumlarda fosfatın demir ile reaksiyona girmesi ve fosfatın kullanılamaz hale gelmesi neticesinde de ortaya çıkabilmekte ve ardından bitkinin ölümüne neden olabilmektedir. Çiçek ve tohum oluşumu tamamen duracaktır. |
Potasyum (K) |
Potasyum mobil özellikte bir makro besindir. İleri düzey hobiciler tarafından genellikle potasyum seviyeleri 10-20 ppm aralığında tutulmaya çalışılmaktadır. Ancak güvenilir potasyum test kitlerini bulmak pek mümkün olmadığı gibi bu konuda hangi değerlerin ideal değerler olduğuna dair kesin bir bilgi de bulunmamaktadır. Gene de bu konuda bir avantajımız olduğu söylenebilir. Çünkü potasyumun fazlasının herhangi bir zararına yada olumsuz bir etkileşimde bulunduğuna dair kesin bir bulgu yer almamaktadır. Piyasada yer alan hemen her ticari üründe potasyum bol miktarda bulunabildiği gibi kendi hazırlayabileceğiniz gübreler için hammadde bulunması da oldukça kolaydır. Potasyum diğer makro besinlere göre genellikle hakkında daha az bilgi sahibi olunan (bu nedenle sıklıkla da ihmal edilen) ancak bitki bünyesinde son derece hayati öneme sahip bazı fonksiyonların yerine getirilmesi için anahtar rolü olan bir elementtir. Bu elementin daha iyi tanınabilmesi için bitki üzerinde etkisi olan fonksiyonlara yakından bir bakmakta fayda olduğunu düşünüyorum: |
Kalsiyum (Ca) |
Kalsiyum immobil özelikte bir makro besindir. Bu nedenle bu besinin eksikliği tamamen yeni yaprak oluşumu ve gelişim uçlarında kendini göstermektedir. Kalsiyum eksikliği aşırı derecede yumuşak suların yada sadece ters ozmoz sularının kullanıldığı akvaryumlar dışında pek rastlanılan bir durum değildir. Ancak daha sık karşılaşılan bir durum olarak aşırı sert sularda yüksek kalsiyum seviyeleri diğer bazı besinlerin, özellikle de potasyumun alınmasını/kullanılmasını kısıtlayabilmektedir. Piyasada bulunan test kitleri tamamen tuzlu su akvaryumlarında kullanılmak üzere tasarlanmış ve tatlı su akvaryumları için bu türden bir uygulama olmadığından belli bir seviye kriteri de belirlenmemiştir. Ancak GH testleri kullanılarak suyun toplam sertliğinden hareket edilerek bir sonuca varmak mümkündür. Suyun toplam sertliği, hemen her zaman hem kalsiyum hem de magnezyum elementlerinin aynı anda varolduğu kabul edilerek düşünülebilir. Aksi durumlar son derece kısıtlı ve tamamen göz ardı edilebilecek durumlardır. Bu noktadan hareketle 4-7 derece arasındaki bir GH değeri hemen hemen tüm bitki türleri için yeterli kalsiyum miktarının suda mevcut olduğu sonucunu verecektir. Kalsiyum elementinin akvaryum ortamında yetersiz olması neticesinde bitkilerde ortaya çıkabilecek beslenme bozukluklarını 3 aşamada ele alabiliriz. Kalsiyum yetersizliğinin çok düşük seviyelerde olduğu yada sorunun ilk günlerinde karşılaşılabilecek sorunlar arasında küçük ve deforme olmuş yaprak oluşumunu, ana damarlar normal görünürken yaprak dokularının zayıflamasını, yaprakların düz görünmek yerine içe doğru bükülmesini sayabiliriz. Orta seviyelerdeki kalsiyum yetersizliklerinde ise ilk aşamanın ardından boyut olarak küçülmüş yapraklarda birdenbire beliren eğilme ve bükülmeler, yeni yapraklar üzerinde beyaz bölgeler ve yaprak kenarları gözlemlenebilecektir. Aynı zamanda kökler kısalıp, büzüşecekler ve kök uçları ölmeye başlayacaktır. Bu aşamada Vallisneria türlerine has bir bozukluk olarak, sanki daracık bir alanda sıkışarak gelişimini sürdürüyormuşçasına yaprakların kıvrılıp, birbirlerine dolandıkları görülebilir. Üçüncü ve son aşama olarak ileri düzeylerdeki yetersizlik durumlarında, yeni yaprakların neredeyse tamamen beyaz bir şekilde çıktıkları, yaprakların normal bir görünümden çok uzak, küçük toparlak oluşumlar halinde kaldıkları ve son olarak hem bitkilerin gelişim uçlarının hem de kök uçlarının tamamen öldükleri görülebilecektir. |
Magnezyum (Mg) |
Magnezyum mobil özelikte bir makro besindir. Bu nedenle bu besinin eksikliği daha ziyade eski yapraklarda kendini göstermektedir. Magnezyum eksikliği de kalsiyum gibi aşırı derecede yumuşak suların yada sadece ters ozmoz sularının kullanıldığı akvaryumlar dışında pek rastlanılan bir durum değildir. Piyasada bulunan test kitleri aynen kalsiyum testlerinde olduğu gibi tamamen tuzlu su akvaryumlarında kullanılmak üzere tasarlanmış ve tatlı su akvaryumları için bu türden bir uygulama olmadığından belli bir seviye kriteri de belirlenmemiştir. Ancak GH testleri kullanılarak suyun toplam sertliğinden hareket edilerek bir sonuca varmak mümkündür. Suyun toplam sertliği, hemen her zaman hem kalsiyum hem de magnezyum elementlerinin aynı anda varolduğu kabul edilerek düşünülebilir. Aksi durumlar son derece kısıtlı ve tamamen göz ardı edilebilecek durumlardır. Bu noktadan hareketle 4-7 derece arasındaki bir GH değeri hemen hemen tüm bitki türleri için yeterli magnezyum miktarının suda mevcut olduğu sonucunu verecektir. Ancak burada magnezyum takviyesi yapılırken dikkate alınması gereken bir husus vardır. O da, bir birim kalsiyumun GH üzerindeki yükseltici etkisi bir birim olurken, bir birim magnezyumun yükseltici etkisi ise dört birim olacaktır. Magnezyum elementinin akvaryumunuzda yetersiz olması durumunda karşımıza çıkacak olan beslenme bozukluklarına yapraklarda bölgesel yada noktasal olarak sararmanın başlamasını, damarlar yeşil kaldığı halde yaprak kenarlarının ölmesini, antosiyanin (renk verici bir pigment) içeren bitkilerde ise yapraklarda kırmızımsı bir renk gözlemlenmesini sayabiliriz. Saz gibi tek kökten çıkan yapraklarda yaşlı/eski yaprakların ölümü sıklıkla görülmektedir. |
Sülfür (S) |
Sülfür immobil özellikte bir makro besindir. Yetersizlik durumunda gelişimin duraklaması, eksi yapraklar rengini korurken yeni yaprakların solgun bir sarı renge dönüşmesi gözlemlenecektir. Eksikliğinin tespiti pek mümkün olmasa da bitki akvaryumlarımızda kullandığımız makro besin takviyeleri ve şebeke suyumuz genellikle yeterli miktarlarda bu besini ihtiva etmektedirler. |